Orta’dan Sonra Hayat…

38157991db576e48035d9eafba9f30c6

Orta Yaş diye bir şey var hayatta…

İnsan kendini bilerek ve severek girmezse, keyifle kucaklamayı ama çok da kendini bırakmamayı beceremezse, geçiş evresi accık zor olabilecek, böyle bir yolculuk var 😉  

Orta’dan Sonrasını;

  • Bütün yatırımını bedenine yapmamış, kafayı ve gönlü de cömertçe beslemiş,
  • 20 yaşına girerken vazgeçilmez olduğunu sandığı önceliklerin sırasını ve ağırlığını değiştirmiş,
  • Seni görünmek istediğin gibi değil olduğun gibi tanıyan ve öyle seven birkaç gerçek dost edinmiş,
  • Gerektiğinde yalnız kalmanın, kendi başına ayakta durmanın gerekli ve mümkün olduğunu anlamış,
  • Annene de, babana da çoook benzediğini, ama onlardan ibaret olmadığını, hayatla girdiğin her oyunda hala onların davalarını ya da onlarla arandaki davaları gütmen gerekmediğini fark etmiş,
  • Düşmeyen değil, düşünce kalkabilen ve yola devam eden biri olmanın, GÜÇLÜ olmakla aynı şey olduğunu içine sindirmiş,
  • Yıllar boyunca yaşadığın her türlü küskünlük, hayal kırıklığı, kayıp, yenilgi ve bunların oluşturduğu kaygıyı atıverdiğin o kalabalık arka bahçeni tam temizleyemesen de, en azından iyice tanıyıp, kısmen düzenlemiş,
  • Hata yapmanın doğal, ders almanın zor ama gerekli olduğunu anlamış,
  • Kendini ve başkalarını affetmeyi, şefkatli ve ılımlı olmayı, kendine de başkalarına da ”gerçek-dışı” beklentilerle eziyet etmemeyi, herkesi olduğu yere koymayı ve hak ettiği kadar sevmeyi öğrenmiş,
  • Hayatımızdaki her bir insana, canımızın istediği mesafede değil, görebileceğimiz, duyabileceğimiz, gerektiğinde dokunabileceğimiz kadar yakın ama incitmeyecek ve incinmeyecek kadar ayarlı bir mesafe durmamız gerektiğini anlamış,
  • Duygularımızı, taleplerimizi, kaygılarımızı, niyetlerimizi başkalarına yansıtmanın doğal olduğunu, kendimizi bastırmamak, sürekli geri atmamak, ya da bütün bunları garip gurup şekillere sokup çarpıtmamak gerektiğini ama kendini ifade etmenin ve insanlardan karşılık istemenin UYGUN olan ve olmayan yolları olduğunu idrak etmiş,
  • İnsanların hayatlarının merkezine bizim duygularımızı, ihtiyaçlarımızı, kaygılarımızı, taleplerimizi koymak zorunda olduklarını zannetmekten, her olanı ve yapılanı ya da yapılamayanı ve olmayanı KİŞİSEL almaktan, vazgeçmiş,
  • Sürekli kendi arzu, ihtiyaç ve beklentilerini öne sürerek bizi ilişkinin kıyılarına köşelerine sıkıştıran ama yakamızı da bir türlü bırakmayan insanları hayatımızdan nazikçe elemiş, ya da uygun bir yere yerleştirmiş,
  • Kendiyle dalga geçebilmeyi, eksiklerini kabul edebilmeyi, FAKAT iyi yaptıklarını da fark ve takdir etmeyi, gençken olmak istediği gibi biri olamadığı yerlere takılmayı bırakıp, olabildiği şeylerin kıymetini bilmeyi öğrenmiş,
  • Kabul edebilmek, uyum sağlamak kadar reddedebilmek ve vazgeçebilmek konusunda da yeterince egzersiz yapmış,
  • Dünyanın en güzel insanının, sana en samimi duygularla sarılan ve enerjisi ile seni sevilmiş ve güvende hissettiren insan olduğunu görebilmiş,
  • Başkaları ile güzelliğini, parasını, gardrobunu, arabasını, karısını – kocasını, çocuğunun okulunu, tatil beldelerinin klasını, CD koleksiyonunun büyüklüğünü, okuduğu kitapların sayısını, zekasını ya da ansiklopedik bilgi deryasını yarıştırmayı bırakmış,
  • Sevilme arzusu, hayranlık duyduğun bir yıldıza erişme ihtiyacı, sana kendini değerli hissettirecek bir onayı kazanma gayreti, ya da basitçe ALMA İHTİYACI ile SEVGİ’yi karıştırmamak gerektiğini fark etmiş,
  • Güvenin başkasına değil ÖZ’e duyulduğunu öğrenmiş,
  • UMUT’un beklentilerimizin gerçekleşmesi halinde yaşanan bir sevinç değil, geldiğimiz yer, aldığımız sonuç ne olursa olsun bundan bir anlam ve güzel bir olasılık çıkacağına dair inancımızı korumak olduğunu anlamış,
  • Yeryüzündeki en değerli niteliklerin hediye edilemeyen veya geri alınamayan hasletler olduğunu, dolayısıyla kimsenin bizi ”içten, ince düşünceli, yürekli, anlayışlı, ılımlı, özenli, dengeli, metanetli, zarif, şefkatli, gayretli” olmaktan alıkoyamayacağını, yani aslında kimsenin bizi ASIL DEĞERLİ OLANLARDAN mahrum bırakamayacağını görmüş,
  • İnsanı anlamlı kılanın hayattan aldıkları değil, hayata kattıkları olduğuna kani olmuş,

 

bir halde yaşamayı diliyorum herkese 🙂

Hayatla Dans Orta’dan Sonra da Keyifle Devam Etsin…

Evgeny Grinko – Vals

Author:

Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi

3 thoughts on “Orta’dan Sonra Hayat…

Leave a comment